Gaziantep Dügün Gelenekleri

Gaziantep 7. asırda hazret-i Ömer zamanında İslâm orduları tarafından fethedilerek, Bizanslılardan alındı. On birinci asrın sonlarına kadar Müslümanlarla Bizanslılar arasında, 12. asrın ortalarına kadar Selçuklu Türkleriyle Bizanslılar ve Haçlılar arasında zaman zaman el değiştirdi. On ikinci asrın ortalarından 1516’ya kadar Türkler ve kısa bir müddet Araplar bölgeye hâkim oldu. Yavuz Sultan Selim Han, 1516’da bu bölgeyi Osmanlı Devletine kattı. Bölge, Türk-İslâm kültürü ile yoğrulmuş olup, diğer kültürler 7. asırda kaybolmuş ve Bizansla Haçlı ordularının ve 19. asırda Amerikalı Protestan misyonerlerinin açtığı Amerikan Koleji ile yeniden tesis edilmek istenen Hıristiyan kültürü, filiz vermeden kurumuştur. Gaziantep’in bütün sosyal yaşayışında Türk-İslâm kültürü hâkimiyetini devâm ettirmektedir.


Açıklama:

Evlenme gelenekleri sırasıyla:

Düğür Gezme: Oğlan annesinin kız bakması anlamına gelir. Uygun bir kız bulduğu zaman yanına akrabalarını da alıp bir iki kez daha kız evine gidilir.

Düğür Gitme: Kızın beğenilmesi durumunda çikolata ve çiçek alınarak damat adayı ile birlikte kız istemeye gidilir

Söz Alma: Söz kesimi yapılır, tatlı yenilir. Söz almaya sadece çok yakın akrabalar çağrılır. Burada neler takılacağı neler alınacağı konuşulur anlaşmaya varılır. Gaziantep’te altın takı çok büyük önem taşır. Aile çok fakir ise en az 2 çift (4 adet) bilezik istenir. Bunun yanında olmazsa olmazlar saat, yüzük, küpedir. Daha varlıklı ise en az 4 çift (8 adet) bilezik, küpe, gerdanlık, saat istenir.

Beklik Takma (Nişan): Nişan günü karalaştırdığı zaman bundan birkaç gün önce “pazarlık” yapılır. Kız tarafına yiyecek ve alınması belirlenen eşyalar alınır. Nişan yüzüğünü bir aile büyüğü veya kaynana takar. İki tarafın akrabaları da takacaklarını takarlar. Alınan eşyalar sergilenir. Nişanlılar pikniğe (nişanlı sahresine) götürülür. Oğlan tarafı nişanlılık döneminde kız tarafına ilkbaharda kuymak, Ramazan Bayramı’nda şeker, Kurban bayramında kurbanlık hediye eder. Turfanda çıkan meyve ve sebzeler alınarak nar, elma, marul, üzüm vb kız evine jest olarak gönderilir. Nişandan sonra karşılıklı bohçalar hazırlanır. Damat ve gelin bohçası dışında bütün akrabalar için bohça hazırlanır. İçlerine genellikle yazma, gömlek, mendil ve çorap konulur.

Düğünlerdeki Önemli Kişiler (Toy Beyi): Geçmişte olduğu gibi günümüzde de yapılan her düğünün bir “toy beyi” bulunmaktadır. Toy beyi, damadın amcası, dayısı, ağabeyi, akrabası veya damadın babasının çok samimi bir arkadaşı olabilir. Toy beyinin görevi, düğün esnasında verilecek tüm bahşişleri karşılamaktır. Sandık üstü bahşişini, davulcuya çalgıcıya verilecek bahşişi, kına verileceği zaman gelin ve damada verilecek bahşişi, gelin evden çıkarken verilen “kapı bağı” denilen bahşişi, “baş bağı” ve “kemer bağı” bahşişlerini vermek onun görevleri arasında yer almaktadır. Toy beyi evli olmak zorundadır.

Sağdıç ve Yenge: Damadın iki sağdıcı, gelinin bir yengesi olur. Bu uygulama bazı değişikliklerle birlikte günümüzde de uygulanmaktadır. Geçmişte, sağdıçlardan biri evli, diğeri ise bekâr olurdu. Günümüzde, biri bekâr biri evli olmasının yanı sıra, ikisi de bekâr veya ikisi de evli olabilmektedir. Günümüzde sağdıcın görevi; şerbet günü, yani Cumartesi günü başlar; damat gerdeğe girinceye kadar devam eder. Damadın tüm giysileri sağdıçlara teslim edilir, damadın her şeyi sağdıçlardan sorulur. Damadın berber parası, kına bahşişi, davulcu ve zurnacıya verilecek bahşişler (damattan istenen bahşişler) sağdıçlara aittir. Düğün günü “sağdıç çalma” oyunu olur; sağdıç saklanır, damadın elbiseleri çalınır, bunlar bahşiş karşılığı geri verilir. Kızın bir tane yengesi olur. Bunun dışında yengenin yardımcıları olur. Toy beyinin eşi kızın yengesi olur. Şerbet günü başlayarak, gerdek ertesine kadar kız evinde olan eğlenceden kınaya gelinin giyiminden kuşamından süslenmesine kadar her şeyden yenge sorumludur.

Maşta: Davetlileri idare etmek, onları hakkıyla ağırlamak, yemeği ikram eden, törenle ilgili diğer işleri üzerine alan ve mühim roller oynayan kadına maşta denir. Maştanın aldığı kararlara büyük küçük her ferdin, itaat etmesi mecburidir.

Esvap Biçme: Geçmişte, düğünden on beş gün önceki perşembe günü, oğlan tarafı akrabalarını toplar, terziyi de alarak, öğleden önce kız evine esvap biçmeye giderdi. Esvap biçmeye sadece kadınlar gider, erkekler gitmezdi. Esvap biçme gününde kıza; kına gecesi elbisesi, gelinlik elbisesi, gelinliğin üzerine atılan çakmaklı çarşaf ve gelin kızın günlük kullanacağı iki üç takım elbise kesilir. Bunlar düğün gününe kadar yetiştirilirdi. Terzi ilk makası vuracağı zaman, “makas kesmiyor” der ve oğlan evinden gelen tüm kadınlardan bahşiş alır. Bahşişi önce oğlanın annesi, sonra da kızın annesi atardı. Terzi ayrıca diktiği elbiselerin parasını da oğlan tarafından alırdı. Günümüzde esvap biçme, tamamen kalkmış durumdadır. Günün koşullarında böyle bir uygulamaya da gereksinim kalmamıştır.

Yatak Biçme: Düğünden önceki Perşembe günü “ Yatak Biçme” günü yapılır. Yatak biçme, imece usulüyle kız evinde yapılan bir yardımlaşma ve eğlence günüdür. Oğlan evinden ve kız evinden gelen kadınlar, yardımlaşarak, kızın çeyizine konacak yatak yüzlerini ve döşeğini diker, yorganlarını hazırlarlar. Kızın çeyizine katkıda bulunmak isteyenler hediyelerini de getirerek çeyiz gitmeden önce son katkıları da yapmış olurlar. Bir yandan iş yapılırken, bir yandan da, yemekler yapılır ve yenir. Yatak biçmeye çalgıcılar çağırmak adetler arasındadır.

Çeyiz Töreni: Pazar günü kız evinden oğlan evine çeyiz davul zurna eşliğinde merasimle gider. Erkekler “Yah, yah”, kadınlar “Zılgıt” çekerler. Sandık çeyizi çıkarken sandığın üzerine oturan kişiye para verilir. Genellikle bir erkek çocuğu oturtulur. Gelinin evi görülmesi için açılır ve çeyiz odalardan birinde duvarlara gerilen çarşaflar üzerine iğnelenerek sergilenir. Çeyiz asma günü erkek tarafı yemek hazırlatır. Gelinin çeyizi içerisinde Antep İşi denilen el işi bulunuyorsa kaynana lahmacun hazırlatır, yoksa yemekte lahmacuna yer verilmez.

Kına Gecesi: Kına tepsisini yedi genç kız gelinin başında dolandırır. Kına yakılacağında kız elini açmaz. Elini açması için altın konulması gerekir. Gaziantep’te damada da kına yakılmaktadır. Çakmakköyü’nde kına gecesinde meydanın ortasından bir ip çekilerek üzerine atılan çarşaflar ile kadınlar ve erkeklerin birbirlerini görmeden düğün yaptıkları bilinmektedir.

Gelinci Günü: Kına gecesini gelinci günü takip eder. Oğlan evinde,damadın bütün kadın akrabaları, komşuları, mahalle kadınları toplanır. Çalıp söyler, oynar ve eğlenirler. Öğleden sonra gelin oğlan evine götürülür Gelin oğlan evine giderken kurban kesilir. Gelin kurbanın üstünden atlar. Kaynana gelinin başından para ve şeker saçar.

Gelin Alma: Gelin alınacak günün sabahında, oğlan evinde de büyük bir telaş vardır. Damat tıraş edilip hazırlandıktan sonra, davul zurna eşliğinde oynar; şeker dağıtıldıktan sonra, damat, ev halkı ve orada bulunan herkesin elini öper. Giysilerini giyip hazırlandıktan sonra sağdıçlarıyla birlikte evde gelini bekler. Sabah oğlan evinde kahvaltı verilir. Kahvaltıda çay hazırlamak için özel düğün kahvecisi tutulmaktadır. Gelin arabasını da Pazar sabahı sağdıçlar hazırlamaktadır. Geçmişte gelinler atla götürülürdü, daha sonra kağnı arabasıyla götürülmeye başlandı. Kağnı arabasının dört köşesine direk dikilir, etrafına cicim çekilir, içi oda gibi yapılarak süslenirdi. Arabayı taşıyan öküzler de süslenir, öküzlerin başına her renk iplerden örülen “gacık” denilen süsler takılırdı. Günümüzde gelin almaya arabayla gidilmekte; gelin arabasına toy beyi ile yenge, damadın ablası veya kız kardeşi binmektedir. Damadın babası gelin almaya gider, ancak annesi kesinlikle gitmez. Pazar günü sabah saat 11′de kız almaya gidilir. Yörede kız almaya, “gelin arkasına gitmek” denmektedir. Gelin arkasına herkes davet edilir. Kız evine yaklaşıldığında kornalar çalmaya başlar, salavat getirilerek kız evine girilir. Gelin ağlamaya başlar. Bu sırada gelinin baş bağı, kemer bağı bağlanır. Kemer bağını gelinin erkek kardeşi bağlar. Üç kere bağlar açar, üçüncü de “Allah hayırlı etsin” diyerek bağlar. Yenge ona bahşiş verir. Bu uygulamaya “kemer bağı” denmektedir. Daha sonra salavat çekilerek duvağı yüzüne atılır. (Eskiden bağlanırdı, şimdi filkete ile tutturuluyor.) bu uygulamaya da, “baş bağı” denmektedir. Gelini odadan damat gitmişse damat çıkarır; gitmemişse gelinin kardeşleri veya babası koluna girer, odadan çıkarır, toy beyine teslim eder. Toy beyiyle yenge arabaya bindirir. Kız evinden ayrılırken oğlan evi, “Allah’a ısmarladık. Kusurumuz varsa affedin.” diyerek kız evinden hatır ister. Gelin çıkarken oğlan evi kız evinden, birer tane çay tabağı, çay bardağı ve çay kaşığını alır. Gelin evden giderken, su gibi aksın gitsin, yolu açık olsun diye kız tarafı arkasından su döker; yenge, kızın başından şeker, üzüm, leblebi, vb. yiyecekler ve bozuk para atar. Gelin götürülürken mümkünse gelinen yoldan dönülmez, farklı bir yoldan dönülür. Gelin oğlan evine götürülürken yolda yol kesmesi olur; kız tarafı bahşiş alır öyle bırakır. Yöre halkının anlatısına göre, eskiden kız tarafı ile oğlan tarafından iki bekar erkek güreşe dururmuş; oğlan tarafı kız tarafını yıkarsa kız tarafı hiç sesini çıkarmadan geri dönermiş, eğer kız tarafı oğlan tarafını yıkarsa o zaman oğlan tarafı bir kız bularak o erkeği evlendirirmiş. Yol kesilirken kimi koç çeker, kimi silah atar. Herkese verilen bahşiş farklıdır. Gelin kız evinden çıkarken kız evi, gelin arabasının önüne iki metre ipekli bağlar. Gelinin geldiğini önden giderek kaynanaya ilk haber verene de, kaynana iki-üç metre ipekli vermektedir. Bu adet günümüzde de devam etmektedir.

Düğün: Yörede eski düğünlerde çeşitli oyunlar oynanırmış. Bunların bazıları ceza verme üzerine dayalı oyunlar. Şimdiki düğünlerde de davul-zurna ile çalınan halay havaları çoğunlukta olmakla birlikte dans müzikleri ve misket tarzı oyunlara da yer verilmektedir. Düğün bittikten sonra eve gidişte gelin arabadan inmez, erkek tarafından hediye ister. Gelini arabadan yenge ile toy beyi indirir. Damadı sağdıçlar getirir, gelinin başından “saçı” dökülür, aynı anda gelin babasının evinden getirilen bardağı kırar; bu davranış, “babamın evindeki bütün kötü huylarımı ayağımın altında kırdım, öyle içeriye giriyorum” anlamına gelmektedir. Damatla birlikte içeriye girerken, kapının üzerine parmağı ile bal sürer. Bu davranış, “Bu eve bu bal kadar tatlı olayım, bu ev de bana tatlı olsun.” anlamına gelmektedir. İçeride üzerinde iki tane mum yanan bir masa hazırlanmıştır. Damat burada gelinin yüzünü açar ve yüz bağı olarak altın veya bilezik takar. 

Gaziantep Dügün Gelenekleri içeriği, 29 Ekim 2020 tarihinde Biantep.Com sitesinin Keşfet bölümüne eklenmiştir.

DEĞERLENDİRME 3.0

İçeriği Nasıl Buldunuz?

Captcha