Gez & Gör

Tarih Öncesi ve Tarihi Çağlarda Gaziantep

Gaziantep şehri ilk insan topluluklarının yaşadığı ve ilk uygarlıkların geliştiği Mezopotamya, Anadolu ve Mısır’ı birbirine bağlayan yollar üzerinde ve Maraş, Halep, Urfa’dan Akdeniz’e kadar uzanan önemli yolların kesişme noktası üzerinde bulunduğundan Gaziantep her dönemde tarihi açıdan önemli bir yerleşim yeri olduğu kadar, her dönemde kültür ve ticaret merkezi olma özelliğini her zaman korumuştur.

ANTEP – Gaziantep

Gaziantep şehri ilk insan topluluklarının yaşadığı ve ilk uygarlıkların geliştiği Mezopotamya, Anadolu ve Mısır’ı birbirine bağlayan yollar üzerinde ve Maraş, Halep, Urfa’dan Akdeniz’e kadar uzanan önemli yolların kesişme noktası üzerinde bulunduğundan Gaziantep her dönemde tarihi açıdan önemli bir yerleşim yeri olduğu kadar, her dönemde kültür ve ticaret merkezi olma özelliğini her zaman korumuştur. Gaziantep’in tarihi kaynaklara göre M.Ö. 5600 yıllarına kadar götürülmektedir ve dünyanın en eski yerleşim yerleri arasında gösterilmektedir. Gaziantep tarihi devirler açısından Kalkolitik, Paleolitik, Neolitik dönemlerinden geçen ; Tunç çağından sonra Mezopotamya, Eti, Mitanni, Pers, Asur, İskender, Selefkos, Roma, Bizans, İslâm- Arap ve Türk İslâm uygarlıklarını barındıran Gaziantep tarihi çok köklü ve zengin tarihe sahiptir. Türk İslâm dönemlerinde Gaziantep’in yer aldığı bölgenin çevresi büyüklü küçüklü birçok devlet Gaziantep’in yönetiminde rol oynamıştır. Bunlar Hulefa-i Raşidin dönemi ( dört halife devri) Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Artukoğulları, Fatımiler, Eyyubiler, Dulkadiroğulları, Osmanlı Devleti’dir. Bölgeye doğudan, batı ve güneyden gelen Turani, Sami, Hint-Avrupa kavimleri göç etmiştir. Fakat bunlardan önce bölgede “Halaf” denen yerli bir halkın yaşadığı bilinmektedir. Şehir, Cumhuriyet öncesi yıllara kadar Ayıntap ( Ayıntab ) adıyla anıla gelmiştir. Bu adın benzerine ilk kez Haçlı Seferlerine ilişkin kroniklerde rastlanmaktadır. Urfalı Mateos M.Ö 952-1136 ve Papaz Grigor’un, 1124 – 1155 yılları arasındaki vekayinamelerinde, Arapların Ayıntab adını verdikleri şehirden Hantap ( Hamptan ) diye söz ettiği anlatılmaktadır.
Arapça “ parlak pınar ” anlamına gelen Ayıntab, Ermeni kaynaklarında Anthapt olarak geçer. Gaziantepli tarihçi Bedrüddin AYNİ’nin ifadesiyle Antep’in eski adı “Kala-i Füsus”dur. Kala-i Füsus “Yüzük Kalesi” demektir. Bedrüddin AYNİ’ye izafe edilen rivayete göre buranın kötü bir hakimi varmış. Birçok uygunsuz işler yaptıktan sonra ettiklerine pişman olmuş ve tövbe etmiştir. Adı Ayni olduğundan, halk “Ayni tövbe etti” demiştir. Bundan ötürü şehrin adı “Ayni Tövbe” Aynitap olarak kalmıştır.Bir diğer rivayette ise; AYINTAP adını, suyunun güzelliğinden ve bolluğundan dolayı aldığı söylenmektedir. Zira, “ayın”; pınar, kaynak, suyun gözü anlamına gelmektedir. Dolayısıyla “tab”; güzel pınar ve güzel kaynak manasını ifade etmektedir. Yine ayrıca “Ayıntap” adındaki, “tab” ; güç ve takat anlamına gelmektedir. Şehre suyunun bolluğundan dolayı da bu ismin verildiği söylenmektedir. Gaziantep bazı belgelere göre dünyanın en eski kenti olarak gösterilmektedir. Bu bakımdan yontma taş devrinden beri burada insanların burada yaşadıkları bilinmektedir. Kentin çevresinde çok sayıda doğal ve yontma taş mağarası bulunmaktadır. Turlu köyündeki Şehzade Höyük’te 1956 yılında yapılan kazılar sonucu elde edilen bilgiler bölgenin kültür tarihinin 9000 yıl olan Mezopotamya uygarlığına kadar gittiğini göstermektedir. Bundan başka Caba höyük, Zencirli, Tilmen höyük, Gedikli höyüğü, Şehzade ( Turlu) höyüğünde yapılan kazılar; ayrıca Tüm höyüğü, Yesemek, Metmenge, ve Dülük’te ( Doliche) yapılan araştırmalar Gaziantep bölgesinin tarihi geçmişini ortaya koymaktadır.
Eski Taş Dönemi
Eski Taş dönemi( Yontma Taş devri) insanlık tarihinin en uzun bölümünü kapsamakta olup, ilk insanların ortaya çıkışı ve ilk insan yapıtı araçların üretilmesi sonucu insanlaşma sürecine girişi temsil etmesiyle de tarihin için de önemli yer tutar. Gaziantep bölgesindeki yüzey çalışmalarında ve kazılar sonucu bölge tarihinin Eski Taş çağına kadar uzandığını ortaya koymuştur. Geçimlerini avcılık, balıkçılık ve toplayıcılıkla sağlayabilen bu dönem insanları , araç ve gereçlerini taştan yapmışlardır. Bostancı, Çiner, Perrot gibi bilim adamları Gaziantep yöresinde yaptığı çalışmalarda Eski Taş devrine ait birçok buluntular ele geçmiştir. Gaziantep çevresinde yapılmaya başlanan ilk çalışmalar 1946 yılında merkeze bağlı Dülük köyünün Metmenge yöresinde başlatılmıştır. Bu bölgede bulunan Biface Acheullean dönemine ilişkin ok ucu o dönemde Anadolu’da ele geçen en eski örnek olarak saptanmıştır. Dülük bölgesinde yer alan Keber tepesinde “ Şarklı Mağara” adı verilen yerde 13 kültür tabakası saptanmıştır. Burada en alt tabakada eski taş dönemini göstermektedir. Bu bölgedeki eosan kireç taşı biçimlemeleri, prehistorik insanlar tarafından kullanılan çakmaktaşı yumruları içermektedir. Ham madde kaynaklarının yanı sıra Fırat ve Sacır ırmağı kıyıları ilk insanların yerleşmesi için oldukça uygun  yerler olmuşlardı.
Neolitik Dönem ( M.Ö. 7250-5500)
İnsanoğlunun avcılık ve toplayıcılıktan üretici duruma ve yerleşik hayata geçtiği dönemdir. Neolitik dönem Anadolu’da M.Ö. 7250-5500 tarihleri arasında sürmüştür. Gaziantep yöresinde Sakçagözü’nde yapılan bilimsel kazılarda M.Ö 6500-6200 yılları arasında neolitik çağ yaşanmıştır. M.Ö. 6000 yıllarından sonra Sakçagözü’nde tek, az miktarda boyalı, kaba hamurlu keramik örneklerine rastlanmıştır. Yunus bölgesinde ise M.Ö. 7800 lere kadar inen M.Ö 6500’lere kadar devam eden neolitik çağ yaşandığı tespit edilmiştir.
Kalkolitik Dönem ( M.Ö.5500-3000)
Kalkolitik dönemle birlikte insanlar taşın yanı sıra doğada bulunan madenleri de işleyerek kullanmaya başlamışlardır.Gaziantep yöresinde bu döneme ait pek çok yerleşim merkezleri vardır. Bu döneme ait bilgiler bulmak için Sakçagözü, Tilmen, Gedikli, ve Karkamış gibi merkezlerde araştırmalar yapılmıştır. Gaziantep yöresinde Sakçagözü veya Coba diye bilinen yerleşme özellikleri kalkolitik dönmei temsil etmektedir. Sakçagözü’nde kalkolitik döneme ait 4 kat saptanmış , bunlar M.Ö. 5500-4500 yılları arasına tarihlenmiştir. Mezopotamya’nın Tel Halaf ve El Ubeyd boyalı çanak ve çömleği burada da görülmüştür.
İlk Tunç Çağı
Gaziantep yöresinde Kalkolitik Döneme oranla daha ileri bir yerleşmeyi temsil eden İlk Tunç Çağı buluntuları Gedikli, Tilmen Höyük, Sakçagözü, ve Zincirli’de yapılan arkeolojik kazılarda rastlanmıştır.1964’ta başlayan kazı çalışmaları, Gedikli’nin İlk Tunç çağından bu yana sürekli bir yerleşim yeri olduğunu ortaya koymuştur. Kazılarda taş temelli, kerpiç üst yapılı ve sıkıştırılmış toprak tabanlı yapılara rastlanmıştır. Gedikli de aynı dönemde ölü gömme törenlerini yansıtan mezar ve buluntularına rastlanmıştır. Burada üç çeşit gömme biçimi gözlenmiştir: Basit gömmeler, kistler ve oda mezarları gömmeleri. O da mezarlarının hepsi dikdörtgen şeklindedir. Gedikli’de İlk Tunç çağ çanak çömlekleri, genellikle çark yapımıdır. Kase tabak, pitos gibi günlük kullanım kapları, dışı paralel oyuklarla bezeli bej hamurlu kaplar, boyalı yerel üretim kapları ilk Tunç Çağı çanak çömlek örneklerini oluşturmaktadır.Gaziantep yöresindeki bir başka İlk Tunç Çağ’ı yerleşmesi de Tilmen Höyük’tür.Buradaki kazı çalışmaları 1956 ‘da başlamıştır. Bölgede yapılan kazılarda İlk Tunç Çağı döneminden kalma mezarlar önemli yer tutmaktadır. M.Ö. 2000’in ilk yarısına tarihlenen Tilmen Höyük sarayının iç avlusunda bir mezarın çevresi orta boy taşlarla örülmüş, üst üste bazalt tek bir taş levhayla kapatılmıştır. Doğu ve batı uçlarında iskelet kalıntıları bulunmuştur. Mezarda ayrıca çok sayıca boncuk, tunç bilezik, can biçiminde ayaklı kap,üç tunç iğne ve iki de kase bulunmuştur. Tilmen Höyük’teki bu buluntular M.Ö. 3000 yıllarında yoğun bir nüfuslu bir yerleşme olduğunu göstermektedir. İlk Tunç Çağı yaşam biçimi Tilmen Höyük ve Gediklinin yanı sıra Zincirli ve Sakçagöz’de de saptanmıştır.Fakat bu iki bölgede döneme ait buluntular azdır.
Tarihi Çağlar Döneminde Gaziantep
Etiler ( Hitit) Döneminde Gaziantep
Yazının bulunmasıyla başlayan tarihi çağlar bir bölgeden bir bölgeye göre farklılıklar göstermektedir. Mezopotamya ile Mısır bölgesi diğer bölgelere göre tarihi çağlara daha erken girmişlerdir. Gaziantep çevresinin tarihi çağlara girişi ( M.ö.1800) Etiler dönemi olarak kabul edilmektedir. Etiler döneminde Gaziantep yöresinde önemli kültür merkezleri de oluşmuştur. Bunların en önemlileri Karkamış, Zincirli ve Sakçagöz’dür. 1961 yılında Gaziantep-Nizip arasındaki, Nizip Çayı kenarında Şehzade ( Turlu) höyüğünde yapılan kazılarda Mezopotamya’da doğup gelişen Telhalaf kültürünün izlerine rastlanmıştır. Mezopotomya’nın “ Tel Halal “ ve “ El Obeyd “ boyalı çanak-çömleği burada da görülmüştür. Gaziantep bölgesine hakim olmuş Etiler dönemi üç devre ayrılmaktadır. Eski Eti devri, Eti İmparatorluk devri, Son Etiler devrine ayrılmaktadır. Gaziantep bölgesi Eski Eti devrinde ( M.Ö.1800) kral Murşil zamanın da İmparatorluk devrinde ise ( M.Ö. 1460-1200) Şuppilluliyyuma tarafında Eti Devleti’ne bağlanmıştır.Son devirde ise Etiler’in merkezi duruma gelmiştir. Ayrıca Gaziantep bölgesine (M.Ö 1550-1355) yılları arasında Mitanniler hakim olmuştur.
Eski Etiler döneminde Gaziantep (M.Ö.1800-1550)
Anadolu’da kısa sürede birlik beraberliği sağlayan Eski Eti kralları Ortadoğu’nun merkezi olan yöreleri ele geçirmek ve Antep bölgesini de ele geçirmek amacıyla bu bölgelere seferler düzenlemişlerdir. Antep yöresi ve Kuzey Suriye’nin hakimiyetini ele geçirmek için Mısırlılar ile mücadeleye girişmişlerdir ve Gaziantep yöresine M.Ö 1800 ‘de kesin olarak yerleşmişlerdir. Eti kültürüne bağlı iç işlerinde bağımsız şehir devletçikleri bu devirde gelişmiştir.
 Mitanniler Döneminde Gaziantep ( M.Ö. 1550-1355)
M.Ö 1550 yıllarına doğru İran üzerinden ( Bazı kaynaklarda Hindistan) gelen Mitanniler bugünkü Doğu Anadolu ve kısmen de Güneydoğu Anadolu bölgesine yerleşmişlerdir. Mitanniler Gaziantep yöresinde Hititlerin ve Asurların ağırlıklarını kaybettiği bir dönemde Hitit kültürünü benimsemiş kent devletçikleri üzerinde siyasi egemenlik kurmuşlardır.
 Eti İmparatorluk Döneminde Gaziantep ( M.Ö. 1460-1200)
Hitit İmparatorluğu çeşitli krallıklardan oluşmuş bir devlet idi. M.Ö. 1460 yıllarında Anadolu’da Mitanni hakimiyeti zayıflamıştı. Mitannilerin zayıflamasını fırsat bilen Etiler imparator Şuppilluliyyuma önderliğinde kaybedilen yerleri tekrar geri almaya başlamıştı. Gaziantep çevresine halkında yardımıyla bölgeye tekrar hakim oldular ve şehir devletleri tekrar Eti Devleti’nin bir parçası durumuna geldiler. Karkamış’ta bir krallık kurmuştur.M.Ö.2000’lerin sonlarında yaklaşık 1200’ler de Anadolu’da baş gösteren ayaklanmalar ve Balkanlardan sarkarak Anadolu’ya girmeye başlayan Ege göç kavimlerinin hemen ardından Güney Suriye’de yaşayan Sami- Aramiler kuzeye doğru yayılmaya başladılar. Bunlardan Bit Gabbar boyu Gaziantep yöresine yerleşti.
 Son Etiler ( Bağımsız Eti Şehir Devletleri ) Devri ( M.Ö. 1200-850)
Dorlar tarafından Frigya adı altında bir devlet kurulmuş ve Anadolu’nun büyük bir kısmına hakim olmuşlardır. Bu hakimiyeti kabul etmeyen Eti toplulukları Gaziantep, Maraş, Adıyaman, Hatay yörelerine çekildiler. Bu bölge de hüküm süren Eti şehir devletleri bağımsızlıklarını ilan etmişlerdir. Gaziantep yöresinde Karkamış Hatti Krallığı Zincirli’de Sam’al Eti Devleti, Maraş’ta Gurgun Eti Devleti, Hatay’da Hatana Hitit Devleti , Malatya’da Melid Hitit şehir devletleri ortaya çıktı. Fakat bu şehir devletleri arasında birlik ve beraberlik bozulduğu için dıştan gelen saldırılara karşı zayıf duruma düşmüşlerdi. Karkamış, Zincirli ve Sakçagözü bu dönemde önemli merkezlerdi. M.Ö. 850 yıllarında bu durumdan yararlanan Asurlar Gaziantep ve çevresinde bulunan şehir devletleri üzerinde siyasi hakimiyet kurdular.
 Asurlular Döneminde Gaziantep ( M.Ö. 1717-612)
Asurlular Asyalı bir kavim olan Subarililerle, Samilerin kaynaşması ile doğuş bir kavimdir. Ticaretle uğraşmış bir kavimdi. M.Ö 1273-1244 yılları arasında hükümdarlık yapan I. Salmanasar döneminde Mezopotamya’da yaşayan Asur kabilelerini birleştirmesiyle Asurlar Fırat boylarına ve Kuzey Suriye’ye sarkmaya başlamışlar ve Gaziantep yöresinde birlik ve beraberlikten mahrum hale düşmüş küçük Eti şehir devletlerinin bağımsızlıklarına son vererek siyasi hakimiyeti altına aldılar. Gaziantep yöresi şehirlerinde yaşayan halklar M.Ö. 717 yılına kadar Eti kültürüne bağlı olarak Asur hakimiyetinde yaşamışlardır. M.Ö.717 yıllarında doğru Asur kralı Sargon Asur kültürünü benimsemeyen halklara yaşama hakkı tanımayan bir politika takip etmeye başladı. M.Ö.717 yılında Gaziantep şehir devletinde yaşayan halk için de Asur kültürünü kabul etmeyenler sürgüne gönderildi. Sürgüne gitmeyenler ise öldürülmüştür. Gaziantep yöresinde M.Ö.717-612 yıllarına kadar Asur kültürü hakim olmuştur.
 
İranlılar( Medler, Persler) Hakimiyetindeki Gaziantep ( M.Ö. 613-329)
Gaziantep şehri M.Ö. 612 yılında İran kökenli Medlerin istilasına uğramış ve Medlerin siyasi hakimiyetine girmişlerdir. İran topraklarında yaşayan Medler M.Ö. 613-612 yıllarında medya kralı Kıyaksar önderliğinde Asurları mağlup etmiş ve Asurların başkenti olan Ninova’yı almalarıyla birlikte Dülük bölgesi de İran’daki saltanat değişikliğine karşın uzun süre İranlıların nüfus sahası içinde kaldı.M.Ö. 612-546 yılları döneminde Gaziantep yöresi kentlerinde İran kültürü yavaş yavaş ağırlığını hissettirmeye başladı. Bu kültür Medlerin yerini alan Persler döneminde de devam etti.
  HELLENİSTİK KÜLTÜR DEVİRLERİ (M.Ö.333-M.S.395)
  İskender İmparatorluğu Devri ( M.Ö.333-306)
Makedonya’da küçük bir devletin başına geçen İskender devamlı Pers saldırılarından yoksul düşmüş Yunan şehir devletlerini birleştirdi. Ve Helen birliğini meydana getirdi. Sonra İran’a doğru yürüyüşe geçerek Pers ordularını arka arkaya yendi.M.Ö.333 senesinde Antep yöresi şehirlerini de imparatorluğuna kattı. Antep yöresinde içişlerinde bağımsız, zamanla Helen kültürünün hakim hale geldiği küçük şehir devletçikleri gelişti. Ticaret ve sanayi alanında da büyük bir gelişme görüldü.
Selefkuslar ( Helenistik Krallar) Devri ( M.Ö. 306-64)
Büyük İskender ölünce imparatorluk toprakları kumandanlar arasında pay edildi. Ege kıyılarından Irak’a kadar uzanan toprak parçalarında yer alan Selevki, Helen krallarının ilk zamanlarında Antep yöresinde can, mal, yol güvenliği sağlanmıştı. Bu devirde ( Dülük) Antiochia Ad Taurum adı altında, Antakya’ya bağlı bir şehir olarak gelişti. Yörede birçok yeni kale ve şehirler kuruldu. Yeni yerleşme merkezlerinde zamanla ferdiyetçi, Hellenistik kültür, Yunan dili ve yazısı, güneş ve tarım dinleri hakim oldular. Ferdiyetçi Helen kültürünün bünyesi, halkı büyük devlet halinde ve birlik içinde tutmaya elverişli olmadığından, zamanla halk küçük gruplara ayrıldı ve idari yapı bozuldu.
Roma ve Bizans Dönemi ( M.Ö190-M.S.395) ( M.S. 395-638)
Roma İmparatoru Pompeus zamanında Gaziantep Roma imparatorluğuna katıldı. Romalılar yerli halkların gelenek, göreneklerine dillerine ve dinlerine karışmadıkları için kısa sürede siyasi üstünlük kurdular. Antep yöresinde kent çatışmaları bu dönemde sona erdi. Roma döneminde de Helenistik kültür devam etti. Bu kültür daha çok-Helen-Latin kültürünün karışımı biçimindeydi. Roma egemenliğinin sağladığı güvenlik ortamında Doliche ( Dülük), Kilize( Kilis) Korus ve Belkıs gibi kentler hızla gelişme gösterdi. İsa’nın 12 havarilerinden birisi olan Aziz Yuhanna ( Johannes) Rum Kale olarak bilinen bölgeyi merkez edinerek Hrıstiyanlığın yayılması için çaba harcamıştır. Roma’nın uyguladığı bu esnek yönetimin bir sonucu olarak da Musevilik ve Hrıstiyanlık gibi ilahi dinlerin yayılmasını ve gelişmesini sağladı. Eski çağlardan beri çok tanrılı dinlerin yan yana geliştiği Gaziantep yöresinde bu dinin yayılmasına halkın bir bölümü karşı çıktı. Çok tanrılı dinlerin merkezi olan Dolike ile Hırıstiyanlığın yayılma merkezi olan Rum Kale arasında bu konuda büyük çatışmalar meydana geldi. Gaziantep çevresinde Romalılardan kalma birçok tarihi eser bulunmaktadır. Gaziantep’in Dülük köyünde Dülükbaba tepesinde ve Yavuzeli ilçesinin Halilbaş köyünde 10-15 basamakla inilen, içinde 3, 5, 7, 9 sabit lahit şeklindeki mezarlar Romalılar döneminden kalmıştır. Roma İmparatorluğu ikiye ayrıldığı ( M.S.395) Doğu Roma( Bizans): Balkan yarımadasıyla, Anadolu, Ermenistan, Suriye ve Mısır bölgesine hakimdi. Gaziantep ve çevresi Bizanslılara bağlı Suriye eyaletine bağlı idi. Bu dönemde doğuda Perslerde güçlenmiş ve doğunun hakimiyeti için Bizans ile mücadeleye başladılar. M.S. 591-638 yılları arasında Persler ve Bizanslılar arasında savaşlar başlamış ve Gaziantep bu dönemde birkaç kez el değiştirmiştir. Pers kralı Nuşirevan’ın Bizanslılarla Nizip’te yaptığı savaş sonucunda Gaziantep çevresi büyük yıkıma uğramıştır. M.S.604 yılında Persler tekrar Bizanslılara savaş ilan etmiş ve Urfa, Nizip, Antep, ve Antakya’ya kadar ilerleyen Pers orduları buraları yağmalamıştır. Bu savaşlar sonucunda Gaziantep yöresi halkı yoksul düşmüş, köylerde nüfus azalmış ve kentler küçülmüştür. Bizanslıların son zamanlarında Antep ve çevresinde Hrıstiyanlık dini çoğunluğa hakimdi. Gaziantep yöresinde bulunan kiliselerin büyük bir bölümü Bizans dönemine aittir.
Bugün şehrin ortasında yer alan ve yapım tarihi bilinmeyen Gaziantep kalesi Bizans imparatoru Justinyanus ( M.S. 527-565) döneminde restore edilerek ,bugünkü kale görünümüne kavuşturulmuştur.

E-Bültene Kayıt Olun, Fırsatları Kaçırmayın!

İlginiz Çekebilir

Gaziantep’te Konaklayacak Yerler Gaziantep Gezegenevi Etkinlikleri Gaziantep’e Gelince Neler Alınır Gaziantep’in Sabah Kahvaltısı: Beyran Gaziantep’te Gümüş İşlemeciliği; Gümüş İşleme Nasıl Yapılır? Sofdağı Yaylası