Gez & Gör

Gaziantep'i Keşfet

Gaziantep Hakkında Genel Bilgiler

Halk arasında “Antep” olarak da anılan Gaziantep şehri, Türkiye’nin Güneydoğu Anadolu bölgesinde yer alan tarihi bir şehirdir. Bulunduğu bölgeye göre çok gelişmiş ve güzel bir şehir olduğundan kimileri burayı “Doğu’nun Paris’i” olarak da adlandırır.

Geçmiş dönemlerde şehrin İpek Yolu’nun önemli bir geçiş noktası olması, kente zengin  kültürel bir miras bırakmıştır. Sadece tarihi yapıları ile değil, farklı kültürlere ev sahipliği yaptığından farklı yemek kültürüyle de öne çıkan bir şehirdir. Tam da bu sebepten Gaziantep’e gurme geziler de düzenlenmektedir.

Gaziantep Kalesi

Gaziantep KalesiGaziantep’te Alleben deresinin kenarında, kısmen doğal kayalık, kısmen de höyük üstüne kurulmuştur. Kente hakim bir konumdadır. İç ve dış kaleden oluşmakta olup, yaklaşık dairevi planlıdır. Anıtsal giriş kapısından dış kaleye girince, kalenin iç kesimlerine ve üstüne doğru açılan iki yol vardır. Sola açılan yoldan, demir kaplamalı anıtsal ikinci bir kapıyla ve buradan asma köprüyle geçilen yolla iç kaleye ulaşılır. İç kale kapısının doğrultusunda 150m. uzunluğunda ışıklandırılmış bir galeri yer almaktadır. Aralıklarla mazgal pencerelerinin yerleştirildiği bu galeriden burçlara çıkılmaktadır. Bedeninde on iki burcun olduğu iç kalede 13. Yüzyıla ait bir hamam ve mescit kalıntısı mevcuttur. Kale çevresinde, eni 30 m ., derinliği ise 10 m . olan bir hendek bulunmaktaydı. Buradan kaleye geçiş köprü ile sağlanmaktaydı. Bu özellikleriyle Antep kalesi; çevresinde kentsel sit dokusunun korunduğu eski Antep evlerini, hanları, hamamları ve camileri v.b. mimarinin oluşturduğu eski şehrin bütünlüğünün, en güzel ve anlamlı izlendiği seyringah özelliği taşımaktadır.

Gaziantep kalesinin yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte, höyük olduğu sanılan yükseltinin üzerinde Roma döneminde bir veya birkaç gözetleme kulesi bulunduğu düşünülmekte olup. M.S. VI. yy’ da, Bizans imparatoru Jüstinianus tarafından Sasanilerekarşı büyütülerek bir kale haline getirilmiştir. Bu haliyle yaklaşık 100m çapında ve çevresi 1200 m dir. Bizanslılardan sonra sırasıyla, Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Moğollar, Dulkadiroğulları, Memlukler ve Osmanlılar’ın yönetimine girmiştir.

Gaziantep kalesi 1481′ de Mısır Sultanı Kayıtbay tarafından ikinci defa onarılmıştır. Ana kapı üzerinde yer alan kitabeden ise, Osmanlı imparatorluğu döneminde Kanuni Sultan Süleyman tarafından 1557′ de tamir edildiği anlaşılmaktadır. Melik Salih Ahmet bin Melik Süleyman, kaleye yeni burçlar ilave ettirmiş cami ve köşkler yaptırmıştır. Kale bedenleriüzerinde 12 adet kule yer almakta olup, dördü değişik padişah ve emirler tarafından yaptırılmıştır. 17. yüzyılda Evliya Çelebi kalede cami, hamam, Gazalinin makamı ve evlerolduğundan bahsetmiştir.

Bakırcılar Çarşısı

Genel olarak Bakırcılar Çarşısı olarak adlandırılan ancak, bir çok el sanatı esnafının üretim yaptığı bir çarşılar kompleksinden oluşan Gaziantep Bakırcılar Çarşısı ahşap kaplamalı dükkanları, taş döşenmiş sokakları ile bizlere başka bir dönemden kesitler sunmaktadır. Bakırcılar Çarşısında yer alan dükkanların yapım tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte 19. y.y. da yapıldığı düşünülmektedir. Tek katlı dükkanlardan oluşan çarşı, hanlar bölgesi içinde yer almaktadır. Kemerli girişlerle sokağa açılan dükkanlar düzgün kesilmiş sert kalker (keymıh) taştan yapılmıştır. Gaziantep Büyükşehir Belediyesi ve ÇEKÜL Vakfı’nın hazırlamış olduğu “Bakırcılar Çarşısı Sokak Sağlıklaştırma Projesi” kapsamında 8 sokak ve 280 dükkan restore edilmiştir. Kültür Yolu Projesi kapsamında yer alan çarşı Tarihi Kentler Birliği’nin “Başarı Ödülüne” layık görülmüştür. Çarşıya adını veren bakırcılık sanatı varlığını günümüzde de yoğun bir şekilde devam ettirmektedir.

Zeugma Mozaik Müzesi

Gaziantep Zeugma Mozaik Müzesi, sanat tarihçisi ve arkeologların aynı zamanda tarih ve kültür meraklılarının göz bebeği Türkiye’yi ziyaret etmek için tek başına sebep oluşturabilecek bir zenginliğe sahip. Gerek bina büyüklüğü gerekse sergilenen mozaiklerin kapladığı alan bakımından dünyanın en büyük mozaik müzesi.

Ayrıca mozaiklerin üstün bir sanat zevkini yansıtması, Geç Antik Dönem kiliselerine, Erken Süryani ve Hristiyan ikonografisine ait örnekleri barındırması müzeyi daha da çekici hale getiriyor. Çağımızın en önemli arkeolojik keşiflerinden olan Zeugma Antik Kenti’ndençıkartılan, toplam olarak 2500 m²’lik alan kaplayan ve bu dönemde sanatın ulaştığı zirve noktasının örneklerini meydana getiren mozaiklerin haricinde yine Roma Dönemi’ne ait heykeller, sütunlar ve çeşmeleri de müzede görebilmek mümkün.

Özellikle Savaş Tanrısı Ares’in bronz heykeli müzeyi asıl olarak mozaikler için ziyaret ettiğinizi unutturacak güzellikte. Dicle ile birlikte, uygarlığın beşiği olarak adlandırılan Mezopotamya’nın sınırını meydana getiren Fırat Nehri, binlerce yıl boyunca bu bölgeye bereket getirmiştir. 2300 yıl önce tüm dünyayı ele geçirme hedefiyle Anadolu topraklarından geçen Büyük İskender’in komutanlarından Selevkos Nikator da yerleşimini kurmak için bereketli Fırat kıyılarını seçmiş ve kente bu nehir ile kendi ismini birleştiren bir ad vermeyi uygun görmüştür: Selevkos Euphrathes. MÖ 64 yılında Roma hâkimiyetine geçtiğinde ise ismi “köprü başı” anlamına gelen “Zeugma” olarak değiştirilmiştir.

Yollar kadar medeniyetler ve kültürler arasında da bir geçiş noktasında kalması ve bu özelliğini yüzyıllarca devam ettirmesi seçilen ismin ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor. Bu avantajını Sasaniler tarafından yok edilene kadar sürdüren Zeugma, Kommagene Krallığı’nın en büyük dört kentinden biri unvanını elde edecek zenginliğe ulaşmayı da başarmıştır.

Mozaiklerin en görkemlilerinin keşfedildiği ve müzenin giriş katında tekrar hayat bulmuş biçimde ziyaretçilerini bekleyen Poseidon ve Euphrates villalarının tüm duvarları ve hatta tabanlarının dahi mozaik ve fresklerle süslenmiş olması kentin zenginliğinin kanıtları. Müzedeyer alan mozaik panoların tamamı çok büyük ustalık eseri. Bazılarının tam 500.000 parçadan meydana getirilmiş olması yanında figürlerin gerçekçilikleri ve canlılıkları karşısında da hayranlığınızı gizleyemeyeceğinize eminiz.

Mozaikler zaman zaman Roma Dönemi kent yaşayışını zihninizde yeniden canlandırmanızı sağlayacak, kimi zaman bu yıllardaki inanışları keşfetmenize yardımcı olacak. Ancak müzeninen önemli eseri bu çok büyük boyutlu panolar değil, diğerlerine göre oldukça küçük bir parça halinde keşfedilmiş olan MS 2. yüzyıl tarihli Maenad ya da daha bilinir adıyla Çingene Kızı Mozaiği. Maenad Villası’nda yemek odasının taban mozaiğinin geriye kalan tek parçasını meydana getiren figürün gözlerindeki mahzun ifade bu mozaiği müzenin en beğenilen buluntusu yapmış ve Zeugma’nın Mona Lisa’sı olarak adlandırılarak antik kentin ve müzenin simgesi haline getirmiştir.

Tarihî evleri ve sokakları

Antep Evleri; yüksek duvarlar arkasında, dış mekanlardan mümkün olduğunca soyutlanmış, avluya dönük yapılardır. Antep evleri genellikle iki katlıdır. Bölgede taş kullanımının yaygın olması nedeniyle evlerin yapımında havara taşı (yumuşak kalker), topak taşı, keymıh (sert kalker), minare kayası, bazalt (karataş), beyaz mermer, kırmızı mermerve doğadan toplanan bazı renkli taş cinsleri kullanılmıştır.

Kullanılan taş cinslerinin, evleri dayanıklı kılmasının yanında diğer bir özelliği, yazları serin; kış aylarında ise sıcak tutmasıdır. İklimsel etkiler ve yaşayış tarzı mimaride iç avlu anlayışı hakimdir. Evlerdeki avlulara, yaşantının büyük bölümünün burada geçmesi nedeniyle “hayat” denilmektedir.

Mahremiyeti sağlamak için zemin katlarda sokağa bakan pencere açılmaması da hayat denilen mekanları vazgeçilmez kılmıştır. Hayatın kenarlarında çoğu zaman çiçeklikler, merdiven altında ya da avlu kenarında gizlenmiş kuyu ve ortasında “Ganne” adı verilen havuz bulunmaktadır. Evin üst katlarına genellikle dıştan merdivenlerle ulaşılır. Sofa etrafında sıralanmış çoğu zaman eyvanlı odalar yer alır.

Yörede eyvan adı verilen bu bölümün üst tarafı kapalı olup, ön yüzü avluya bakar. Sıcak yaz günlerinde gölgeli bir mekandır. Odalardan bina dışına da yansıyan, merdivenlerle çatı arasına çıkılan bölümler vardır. Önceleri toprak çatı olan mekanlar, daha sonra yerlerini alaturka kiremite (yörede bardak denir) bırakmıştır. Çatı altları havalandırmanın iyi olması nedeniyle kiler (hazna) olarak da kullanılmaktadır. Genelde tavanlar ahşap kirişlemelerüzerine kaplama ile geçilirken bir kısmında da bağdadi sıvaya uygulanmıştır. Bunların üzerine boya ve resimlerle, tavan süslemeleri yapılmıştır. Üst katlarda, yola bakan büyük kafes pencereler bulunmaktadır. Tüm pencerelerin üzerinde ışık ve hava sağlayan kuş tagasıvardır. Pencereler hava ve ışık ihtiyacını karşılamanın yanı sıra, görsel açıdan da binaların süsü konumundadır.

Bir gezgin için pek çok görülecek yer vaad eden Gaziantep, Fırat Nehri gibi doğal güzelliklere de ev sahipliği yapmaktadır. Şehrin ekonomisinde turizm dışında sanayi ve ticaret de önemli bir yer tutar. En önemli sanayi dalları pamuk ve akrilik iplik, halı, un, irmik, makarna, gıda maddeleri, bitkisel yağ, plastik, deterjan üretimi ve deri üretimidir. Tarımsal açıdan özellikle meşhur antep fıstığı ile öne çıkmaktadır.

E-Bültene Kayıt Olun, Fırsatları Kaçırmayın!

İlginiz Çekebilir

Metro İndirim Kataloğu GAZİANTEP BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ Lahana Turşusu Nasıl Yapılır Püf Noktaları Neler? Gaziantep’e Geldiğinizde Görmeniz Gereken 5 Yer Gizemli Mitras Tapınağı Çocukluğumuzun Lezzeti Şambali Tatlısı