Kitap

HAFTANIN KİTAP ÖNERİSİ: MİLENA’YA MEKTUPLAR

Kitaptan Alıntılar

"Her şeye rağmen, mutluluktan ölünebiliyorsa, o zaman kesinlikle bu şekilde öleceğim. Ayrıca, ölüm döşeğindeki birisi, mutluluk sayesinde hayata tutunabiliyorsa o zaman ben de hayatta kalacağım."

"Aldığın çiçekler için çok üzgünüm, o kadar üzgünüm ki ne tür çiçekler olduğunu bile okuyamadım. Şimdi senin odanda duruyorlar. Eğer gerçekten odandaki gardırobun yerinde olsaydım, gündüz kendimi bir şekilde odanın dışına atar ve en azından çiçekler solana kadar salonda dururdum. Hayır, bu hiç de hoş değil. Ve o kadar uzakta ki her şey ama hâlâ odanın kapısının kolunu görebiliyorum, bana gözlerimin önündeki mürekkep hokkası kadar yakın."

"Seni seviyorum işte, budala, deniz dibindeki çakıl taşı nasıl sevilip, sarmalanır, ona bağlanılırsa ben de sana öyle bağlıyım."

"Yanımda yürüyordun, bir düşünsene, yanımdaydın!"

Franz Kafka/ Milena'ya Mektuplar

 Milena'nın, Kafka'ya yazdığı cevapların akıbeti belli değil. Kitabın sonunda, Milena'nın, Kafka'nın arkadaşı Max Brod'a yazmış olduğu mektuplar var sadece. Bu nedenle bu fırtınalı aşk öyküsünün bir yanı yarım kalmış gibi. Gerçi o dönemlerde olağanüstü gibi algılanan bu aşk öyküsü, şimdiki zamanda çok yüzeysel görülebilir ve insanlara sıradan gelebilir. 1920 yılında tanışmışlar, Milena evli ve evliliğin kutsallığına inanıyor. Kafka ise 3. kez nişanlanıp ayrılmış ve evliliğe sıcak bakmıyor. Evlilikten kaçışına sebep olarak da hastalığını bahane ediyor, çünkü o bir verem hastası. Kafka'nın babası, Çek asıllı sonradan zengin olmuş bir tüccar, annesi ise Alman asıllı varlıklı bir yahudi, Prag doğumlu, Prag Üniversitesi'nde Hukuk öğrenimi görmüş. Alman okullarında okumuş, aynen diğer kız  kardeşleri gibi. Milena ise Viyana'da yaşıyor, 5 yıl boyunca süren mektuplaşmalarına rağmen, sadece 3 kez yüzyüze görüşebiliyorlar. Milena'da aynen Franz Kafka gibi verem hastası.  Mektuplarda ortak konu, karşılıklı sağlık durumları, havadan sudan konuşmalar. Yani dertleşiyorlar, bazı bazı kapris yapıp küsüyor Kafka. Hemen hemen hergün, bazen günde birkaç defa mektup gönderiyor Milena'ya. Buna rağmen her ikisi de birlikte olmamak için özellikle çaba gösteriyorlar sanki: hem birbirleri için vazgeçilmezler hem de oldukça çekingen davranıyorlar. Hani Aşık Veysel demiş ya: "Kız oğlanı sever, oğlan kızı. Kavuşamazlarsa aşk olur!" İşte tam da böyle bir aşk. Seveni, sevileni, hasreti, gurbeti, varsıllığı, savaş döneminde ise yoksulluğu ve ölümü barındırıyor.

E-Bültene Kayıt Olun, Fırsatları Kaçırmayın!

İlginiz Çekebilir

Unutulmaya Yüz Tutmuş Yemekleri Gün Yüzüne Çıkarıyorlar Türk Edebiyatı'nın Mutlaka Bilmeniz Gereken 15 Kitabı Köy Okulunda Yetişen Geleceğin Tiyatrocuları Kitap Okurken Nelere Dikkat etmeliyiz? Gaziantep Türküleri YENİ ÇIKAN KİTAPLAR-OCAK 2019